Başarılı ve Genç Oyuncu Oğuz Peçe ile Oyunculuk Üzerine

Gencecik bir oyuncu. Spora olan tutkusu, sevgi ve huzur ile ilerlemeyi tercih ettiği felsefesi, içerisinde yer aldığı dizi çekimleri ve yepyeni karakterlere hayat verme çabası üzerine detaylı konuştuk. Her zaman istediği yerde olduğunu vurguluyor ve üretmenin onu beslediğine oldukça inanıyor. Yolculuğunun uzun ve başarılarla dolu olacağından eminiz.

Nasıl geçti yaz Oğuz, dinlenebildin mi istediğin gibi?

Gayet keyifliydi. Sporla ve dinlenmeyle geçti. Bir taraftan sezona hazırlandım, bir taraftan sevdiklerime zaman ayırdım.

Şimdilerde neyin hazırlığındasın? Malum sezon başladı.

Dizi çekimleri yüksek tempoda devam ediyor. Dijital platformlar için gelen projeleri okuyoruz. Aynı zamanda bir sanat filmi için hazırlanıyorum. Daha önce beni görmeye alışık olmadığınız bir karakterle karşınıza çıkacağım için heyecanlıyım.

Oyunculuğa nasıl adım attın ve hangi karar seni mesleğe yöneltti?

İnsan psikolojisine olan ilgim, oyunculuğumun başlangıç noktası oldu. Duygular, reaksiyonlar, çeşitliliğin içindeki aynılık… İnsanlık ilginç ama aynı zamanda da basit bir organizma. Oyunculuk, bu duyguları sorgulamak, anlamak, taklit etmek ve bedenime başka ruhları, zihinleri misafir etmek gibi. Bu dürtüyle karşıma çıkan fırsatları değerlendirmeye çalışıyorum.

Kendini en huzurlu hissettiğin anlarda, genellikle nerede olmayı tercih edersin?

Huzur ve sevgi her şeyden önce gelir. İnsan huzurluysa her yer evidir. Yerin mekanın pek bir önemi kalmaz bazen aile evi, bazen dağ başında bir ağacın dibi, bazen sevdiklerinin yanı başı. Zaman içinde daha iyi anlıyorsunuz bunu. Mutlu olmak, huzurlu olmak için hep bir arayıştayız. Kendi içiniz kadar yakın tüm güzellikler. Temiz bir beyin ve kalp, kocaman da bir gülümseme. Tüm sihir bu.

Televizyon mu, Dijital seçenekler mi?

Televizyon bizim jenerasyon için çocukluktan gelen bir alışkanlık, akşam olduğunda tüm aileyi etrafına toplayan sihirli bir küre. O yüzden televizyon alışkanlığı kolay kolay yok olmaz. Ama dijitalle birlikte ulaştığımız çeşitlilik sayesinde yeni bir soluk geldi. Dolayısıyla ikisinin de yeri ayrı.

Eğitimlerini dinlemek isteriz.

Bahçeşehir üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunuyum. Okula çok gitmeyen, sadece sınav zamanı çalışıp geçen, herkesin nefret ettiği o öğrenci modeliyim. Lisans eğitimimden sonra oyunculuk yolunda karşıma çıkan fırsatlarla birlikte Acted City’den kamera önü oyunculuk eğitimi aldım ve Tom Brangle, Çetin Sarıkartal gibi oyuncu koçlarının workshoplarına katıldım. Öğrenmeye doyamadığımdan bir de Marka Yönetimi bölümünde yüksek lisans teşebbüsüm oldu.

Sporla aran nasıldır?

Vazgeçilmez bir parçam. Uyumak, yemek yemek gibi. Benim için zaman ayrılması gereken bir şey değil, olmadığında yoksunluğunu çektiğim temel ihtiyaç.

Tam olarak şu an olmak istediğin yerde misin?

Her zaman evet. Olmak istemediğim hiç bir yerde bulunmadım şimdiye kadar. Tabi ki yol uzun ve ulaşmak istediğim hedeflerim var. Ama şükür ki bu adımları hep içinde olmayı sevdiğim yerlerde soluklanarak atıyorum.

Ezber mi, sufle mi sence?

Sahnede metnin duygusunu giyebilmek ve anda olmak için ilk olarak ezberi su gibi halletmiş olmamız gerekiyor ki sahnenin ve karakterin çerçevesi içerisinde oyunu sağa sola çekip kendimizden bir şeyler katabilelim. Dolayısıyla ben ezberden yanayım. Şu anki projede sufleli çalışıyor olmamıza rağmen ezber yaparak hazırlanmayı tercih ediyorum.