Işıltısı ile Parıldayan Yeni Nesil Oyunculardan Sıla Korkmaz'ı Mercek Altına Alıyoruz

Işıltısı ile parıldayan yeni nesil oyuncularımızdan biri. Sanat hayatında birçok önemli projede yer alan güzel ve başarılı oyuncu Sıla Korkmaz, şimdilerde “Sakla Beni” dizisi ile ekranlarda yer alıyor. Zarafeti ve yeteneğiyle hemen fark edilen güzel oyuncuyu mercek altına alıyoruz.
Şu an hangi proje ile karşımızdasın?
Şu an OGM Pictures imzalı yeni projemiz “Sakla Beni”in heyecanını yaşıyorum. Çok heyecanlandığım bir hikâye ve içinde olmaktan çok gurur duyduğum bir ekip. Kamera önü ve kamera arkası tüm kadromuz deyim yerindeyse şampiyonlar ligi.
Kendini en huzurlu hissettiğin anlarda, genellikle nerede olursun?
Ya denize bakıyor ya da toprağa basıyor oluyorum o yüzden de kendimi iyi hissetmek istediğimde hep ayaklarım denize ya da ormana doğru gidiyor.
Aşkın seni en dibe çöktürdüğü andaki kendine ne söylemek isterdin?
Her şey geçici, konu ne olursa olsun kendimi hep aynı cümleyle telkin ediyorum. İyi ya da kötü her an için geçerli aslında “hepsi geçecek”. O yüzden iyi anların tadını çıkar, kötülere de kapılıp gitme.
Neden ezbere bildiğine anlam veremediğin bir şarkı var mı?
Bütün 2000’ler Türkçe Pop şarkıları, radyoda çaldığı anda eşlik ediyorum. Beynimde kira vermeden yaşıyorlar.
Hayatının en çılgın yaşı hangisiydi? Ne çılgınlıklar yapmıştın?
20 yaşımda hayatımı tamamen değiştirmeye karar verdim. Aynı sene yatay geçişle okuduğum okulu değiştirdim, sonra da oyunculuk derslerine başladım. Şu an yaşadığım hayatı o gün attığım adımlara borçluyum aslında. Ve kendi halinde akıp giden hayatımın içinde gidişatı değiştirmek büyük bir çılgınlıktı.
Gerçek başarı; hırsın mı, yoksa şansın mı bir ürünüdür? Sen ne kadar hırslısın?
Hırs kötü tınlıyor bende ama ben “iyi türde bi hırs”a sahibim diyebilirim, çok azimliyimdir. Benim hırsım kendime, yarışım da kendimle. İstediğimi elde edene kadar pes etmem ama şansa da inanıyorum. Başarı için ikisi de lazım. Şans kendini gerçekleştiren kehanet gibi geliyor bana, şanslı olduğuna inanmak seni daha da şanslı yapıyor. Başarı için gerekli olan şey; şansın seni bulacağı ana kadar pes etmeden devam edebilmek.
Bugüne kadar en keyif aldığın konser hangisiydi?
Tarkan’a hala çocuk gibi hayranım. Annemle en büyük keyfimiz Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda Tarkan izlemek. O yüzden galiba sonsuza kadar bu soruya Tarkan diyeceğim.
Sonsuza kadar tek bir yemeği yeme şansın olsa, bu ne olurdu?
Taze bir baget ekmek arasına bol malzemeli şarküteri sandviç. Her gün her öğün yiyebilirim. Bizim evde partisi olur, bir ritüel gibi ayda birkaç kez bunu yaparız.
Bir klişe olarak, 5 yıl sonra kendini nerede görüyorsun?
Katı hedeflerim yok, işini hakkıyla ve tutkuyla yapan herkesin emeğinin karşılığını alacağını düşünüyorum. Ama mesleğime dair büyük hayallerim var tabii. Yurtdışında bir festivalde ülkemi temsil etmek en büyük hayalim. Türk kadının neler başarabileceğini dünyaya kanıtlayan o unutulmaz kadınlardan biri olmak çok isterim. Yeri gelmişken bizi çok gururlandıran Merve Dizdar’a selam olsun.
İstediğin bir çağda yaşama şansın olsaydı, bu hangi çağ olurdu?
Çok tarihe ve eski dönemlere ilgili biri değilim. Yakın tarih, etkisi halen devam eden dönemler beni daha çok etkiliyor. 90’larda genç olmak çok isterdim. Şu an halen konsept olarak çok popüler olan 90’larda bu yaşımda olmak çok keyifli olurdu.
Sende büyük bir iz bırakan kitap cümlesi oldu mu?
“Tepki göstermek yerine anlamaya çalışın. Bu size bir büyüklük kazandıracak, sizi olup bitenlerin üzerine çıkaracaktır. İnsanı büyüklüğe götürecek yol, ancak onun küçüklüğünden geçer.” diyor Kafka.
Televizyon mu, YouTube mi?
YouTube. Televizyona dair her şeyi de oradan izlemeye çok alıştım. Sanırım zamanın üzerinde bir kontrol sahibi olabilme fikri, durdurabilmek, istediğimde izleyebilmek gibi şeyler beni daha çok cezbediyor. Dizilerin yeni bölümlerini genellikle ertesi sabah kahvaltıda izliyorum.
Oyuncu olmasaydın ne olurdun?
Klinik psikoloji yüksek lisans mezunuyum, kendi mesleğime devam ederdim. Çünkü bölümümü çok severek ve çok keyifle okudum. Kişisel olarak bana, hayata bakışıma ve oyunculuğuma çok şey kattığını düşünüyorum. İyi ki’lerimden biridir.
Sinema mı tiyatro mu?
Tiyatro müthiş bir tecrübe. İnsan hayata dair deneyimi arttıkça gün geçtikçe heyecanını kaybediyor, şaşırmaz ve eskisi kadar fazlaca sevinmez oluyor. Sahne her seferinde sana hissettirdikleriyle, ilk kez oynuyor ve her duyguyu ilk kez yaşıyor gibi hissettiriyor. İzleyicisi olmak bile beni her zaman çok heyecanlandırıyor. Umarım yeniden sahneye çıkma şansı bulurum. Vaktimin çoğunu sinemayla geçirsem de bu soruya gönülden tiyatro diyorum.
Nasıl oyuncu oldun?
Anaokulundan beri müsamerelerde en önde olan, sahneden inmeyen o girişken çocuklardan biriydim. Öğretmenlerim sahnede çok rahat olmamı hep garip karşılardı ve beni yönlendirirlerdi. Aklımın bir yerinde kalmış olacak, bir sabah kalktım ve ben bunu yapmak istiyorum dedim. Her kaygılı ebeveyn gibi ailem üniversitede başka bir bölüm okumamı ve bir altın bilezik edinmemi çok istedi. Psikolojiyi kazandım, notlarım çok iyi gidiyordu, yatay geçişle daha iyi bir okula geçtikten sonra aileme gidip “peki artık şimdi yapabilir miyim?” dedim, başka seçenekleri kalmamıştı 🙂 Önce Müjdat Gezen Sanat Merkezi Actor Studio, sonra Dasdas Sahne en son da Tümay Özokur Akademi’yle yolum kesişti. Menajerim Tümay Özokur’la çalışmaya başladım ve öylece kamera önüne geçmiş oldum. “Nasıl oyuncu oldum?” yol nerede bitti? Ne zaman kendime oyuncu demeye başladım bilmiyorum. O yüzden bütün yolculuğu anlatmam gerektiğini hissettim. Actor Studio’daki Dans hocam Dicle Doğan bir gün “hepiniz zaten birer oyuncusunuz kimsenin size aksini söylemesine izin vermeyin” demişti. Benim için önemli bir andı. Çünkü bu sektörde çoğu arkadaşımın halen kendine oyuncu demekten çekindiğini görüyorum.
En çok oynamak istediğin rol?
Tarihimiz önemli Türk kadınlarıyla dolu, milli mücadelede ve cumhuriyetin ilk yıllarında birçok ilki başaran, sosyal hayata öncü olan Türk kadın kahramanlardan birini canlandırmak çok gurur verici olurdu. Öte yandan, televizyonda ve sinemada pek fazla kadın aksiyon karakteri göremiyoruz. En azından erkekler kadar yaygın değil. Bir aksiyon projede, kılık değiştiren önemli bir ajan rolü oynamak çok isterim.
Kaç yaşındasın?
Yeni başlayan 28. yaşımın heyecanını yaşıyorum.
Ne eğitimleri aldın? Konservatuar mı başka bir bölüm mü?
Bilgi Üniversitesi Psikoloji mezunuyum ve ardından Işık Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisansımı tamamladım. Temel oyunculuk eğitimlerimi Müjdat Gezen Sanat Merkezi Actor Studio’da, Kamera Önü Oyunculuk derslerimi Tümay Özokur Akademi’de tamamladım.
Hangi takımı tutuyorsun?
Fenerbahçeliyim, ilkokul ve ortaokulu Kadıköy’de okudum. Babam da Kadıköy’de okumuş ve orada büyümüş. Bu atmosferde büyüdükten sonra Fenerbahçe’den başka bir takıma sevdalanamazdık.
En sevdiğin spor?
Ortaokulda Fenerbahçe’de voleybol oynadım. Futbol ve basketbol izlemeyi çok seviyorum ama çocukluğumun da etkisiyle Filenin Sultanlarını izlerken tam bir holigan oluyorum. Enerjimi ise en iyi kick-boksla atıyorum.
Bilgisayarda en çok hangi oyunu oynarsın?
Çocukluğum Sims oynayarak geçti. Halen daha canım ne zaman sıkılsa, kendime Sims’te başka bir dünya yaratıp oyalanmak hoşuma gidiyor.
Şu an nerede olmak isterdin?
Şu an tam da olmak istediğim yerdeyim. Öyle olmasa bunu değiştirmek için uğraşırdım. Çok sevdiğim bir laf var, “bulunduğun yer seni memnun etmiyorsa, değiştirebilirsin. Sen bir ağaç değilsin.” Hayatın içinde kontrolün bizde olduğunu unutuyoruz bence, ya da sorumluluğu başkalarına vermek hoşumuza gidiyor. Ben biraz sorumluluğu da kontrolü de kendimde tutmayı sevenlerdenim. Bir şeyler hoşuma gitmezse mutlaka bir yolunu bulur bir şeyleri değiştiririm.
Ezber mi, sufle mi?
Kesinlikle ezber. Başka türlü asla rahat hareket edemiyorum. O laflar benim gibi ağzımdan çıkmadığı sürece oynayamam. Belki de böyle alıştım bilmiyorum. Hocalarım konservatuvar ekolünden gelen sahne insanlarıydı, ezbersiz oyuncuyla çalışmazlardı bile. Ben de onların sayesinde konservatuvar usülü yetişmiş oldum. Hocam, Ustam Ayşegül Aydın’ın dersi yapmamak pahasına git ezberle öyle gel diye beni dışarı yolladığını hatırlarım. Bu korkuyla ezber gücüm de gelişti.
Aşk mı para mı?
Aşk. Her şeye dair. Yalnızca iki insanın arasındaki bir duygu olarak değil. Yaptığı her şeyi aşkla yapmaya çalışan biriyim. Para hırsım yok. Sevdiklerimle güzel, keyifli ve tutkulu bir hayat yaşamak istiyorum. Bu da sadece parayla mümkün değil.
En beğendiğin oyuncu kim?
James McAvoy. Gerçekten Split’i kaç kez izledim bilmiyorum. Durdura durdura, öve öve izledim. Herkese de zorla izlettim. Bambaşka bir seviye. Türkiye’den örnek vermem gerekirse, Binnur Kaya ve Demet Evgar; komedisi ayrı, dramı ayrı seyir zevki veren her izlediğimde hayran olduğum müthiş oyuncular.
Senin motton nedir?
Amor Fati. Bunu bir alıntıyla açıklamak istiyorum “Hayatımı olduğu gibi kucaklıyorum, onu ve kaderimi seviyorum.” diye haykırmasıdır Amor Fati. Asla teslimiyetçilik değildir bu, aksine yazgımızı sahiplenme özgürlüğüdür. Değiştiremediğimizi, hayatın bize sunduğu acı tatlı tüm halleri sevmek, onları benliğimizin bir parçası görmek. Evrenin tüm sunularını nazik, vakur bir edayla selamlamak tüm benliğimizle.”