Jaagravii Marka Kurucusu ve Tasarımcısı Naz Sirmen

Hem çok iddialı hem çok başarılı. Kurduğu markası üzerindeki tüm tasarımlarda emeği olan, yaratma gücünü sonsuz kullanan ve devamlı yenilenmek isteyen bir tasarımcı Naz Sirmen. Biz de bu güçten yola çıkarak hem kurduğu markası Jaagravii hem de bundan sonraki hedefleri için bir araya geldik.
Bir tasarımcıyla tasarımları üzerine konuşmak ne büyük keyif. Nasıl geçti yeni sezon hazırlıkları?
Jaagravii şu an için bir takı markası olarak biliniyor fakat bu önümüzdeki süreçte daha geniş bir alana yayılacak. Takı ve mücevher alanında sürekli olarak bir sezona yetişme endişesini aynı zamanda da bir sanatçı ve ressam olarak çok gerekli bulmuyorum. Kısacası her sezona yeni bir hazırlık yapmak gibi bir endişemiz bulunmuyor, daha çok hali hazırda faal olan yaratıcılığın meyvelerini belli bir süreç içinde topluyoruz diyebilirim. Tasarım konusunda hiçbir sıkıntımız neyse ki yok. Dosyalarca çizilmiş hazırda bekleyen çok sayıda tasarımım var ve her gün üzerine eklediklerimle beraber sonsuz bir portföy oluşuyor elimizde. Bunların birbirleriyle olan uyumlarını göz önünde bulundurarak yavaş yavaş yeni tasarımlar olarak çıkartıyor, belli konseptler altında toparlıyorum.
Neler bekliyor markada bizi bu sezon?
Jaagravii; geleceğe ve gelecekte bizi temsil edecek bireylere ışık tutmak isteyen bir markadır. Alışılmış, pırlanta ve benzeri parlak, imitasyon, doğal olmayan taşları tercih etmeden, daha çok kullanılan ham madenin ön planda olduğu sade ve güçlü tasarımlarıyla kısa sürede ilgiyi üzerine topladı. İnanıyoruz ki 3.boyutun üzerindeki farklı boyutlarda yaşayan varlıkların da severek takacağı tasarımlar Jaagravii’ye ait olurdu. Bu düşünceye istinaden yeni koleksiyonumuzda bir önceki dört element konseptini bir seviye daha yukarı taşıyarak farklı boyut varlıklarının da etkilerini görmeye başlayacağız. Yaptıklarımızla ilham olmakla beraber, gündelik ve sıkıcı konuları ele almaktansa, üzerine çok düşünülmeyen, toplumun uzak kaldığı gizemli, yaşamın ve evrenin temelini oluşturan kavramları ele alarak yeni vizyonlar oluşturmayı seviyor ve bunun etrafa yayılan izlerini görmeyi de seviyoruz.
Bir tasarımcının ilham aldığı noktalar genelde merak edilir. Seninkiler neler?
Yaptığım surreal (gerçekdışı) tablolarım ve ressam kimliğim Jaagravii alanında benim sonsuz yaratıcılık kaynağımdır. Gerçek olduğunu düşündüğüm şeylerin, gerçekliğini yitirmeye başladığını fark ettiğim anda yaşam ile surrealizimin bir bağlantısı olduğunu anladım. Kabul edilmiş gerçekliklerin ötesinde, “var olmayan” başlığı altına itilen ve bahsi geçmeyen konuların daha kıymetli olduğunu anlamam çok vaktimi almadı. Yaratıcılığın bir sınırı yoktur, bu ilahi boyutta da böyledir. Yaşam, tüm zenginliği ile elimizin altında ve arayanın kalbindeyken bu zenginliğin sınırlarını yapılan çizim ve tasarımlarda fazlasıyla zorlayabilirsiniz. Tabii ki kurucusu, tasarımcısı, fotoğrafçısı, sanat ve kreatif yönetmeni olduğum ve neredeyse her alanı tek elde tuttuğum Jaagravii de bundan nasibini almış bulundu.
Kendi çizimlerim dahil olmak üzere, yaşamımda etkilendiğim her süreç ve her alan Jaagravii ile beraber kulaklara küpe olarak taşınıyor diyebiliriz. İlham; hayatın kendisi, sanat ve yaratıcılık da benim bunu yansıtış şeklimdir. İlham hayatı yaşamayı bilenler için hayatın kendisi olduğu gibi, bu konuda eksiklik hissedenler için bir yerlerden alınan bir şey olabilir. Benim için ilham alınan bir şey değil, gözlem ve farkındalığın bir doğuşu olarak tezahür eder.
Yepyeni bir koleksiyon öncesi markanın kimliğine uygun hikayeyi kafanda oturtma sürecin nasıl ilerliyor? Sence de enerji koyularak yapılan her şeyin bir alıcısı var mı?
Enerjiniz ve inancınız sağlam olursa onun başka kalplere ulaşmama gibi bir durumu yoktur. Daha en başında bu noktaya geleceğini, bundan sonrası için de hayal ettiğim yere varacağına inancım sonsuz.
Moda dünyası ile trendler büyük bir zincir aslında ve her bir marka bu zincire bağlı. Tasarımcılar olarak sizler de sürekli üreterek bu zincire hayat veriyorsunuz. Her geçen gün dijitalleşmeye başlayan bu dünya için bir gün bu zincire hayat verememek gibi korkuların var mı?
Asla böyle bir korkum yok. Bence diğer tasarımcı ve sanatçıların da böyle bir korkusu olmamalı. Bir tek üretenlerin değil, insanlığın da böyle bir korkusu olmamalı çünkü bizler kolektif olarak düşündüklerimiz kadarız. Dijitalleşme hayatın ve sürecin bir gerçeği. Her an düşünen ve çalışan bir zihne “dur yapma, düşünme!” demek gibi bir şey. Mümkün değildir bunu önlemek. Bu hep böyleydi ve öyle de gitmeye devam edecek. Merak ve ilerleme bu sürecin bir parçası. Duygularımda en derinde bunu yavaşlatmak istiyorum desem de önüne geçilemeyecek bir durum. Tüm bunların sonuçlarına katlanacak olmamız da aynı şekilde. Duygularımızı, korkunun temel bir dürtü olmadığını anladığımız bir dünyada ancak kaybetmeyiz. Bu da kolektifin düşünceleri ile şekillenir. Kalbini tanımayan, kendini değersiz hisseden, gamsız ve korkak insanların çoğunluk da ve hayatlarımızda olduğu bu günlerde, korkusuz, kalp gözü açık, inancı pozitif olan 3-5 kişi ile bu mümkün değil gibi görünse de kitleleri ardına alan o 3-5 kişi ile başlamıştır bazı kahramanlık hikayeleri. O yüzden umudu kaybetmek bize yakışmaz.
Sezon çekimleri nasıl geçti peki? Ürünlerin çekim hikayeleri de çok heyecan verici olmalı.
Bu yıl ve geçtiğimiz yıl korona sebebi ile ülke içinde gezmek için çok fırsatım oldu ve çok güzel yerler gördüm. Uzun zaman önce gittiğim mistik bölgelere bir daha gidebildim ve üstüne eklenen yeni yerlerle beraber ülkemizdeki muhteşem tarihi yerleri yeniden yaşama fırsatım oldu. Bu bölgelerdeki antik kentleri ve mistik bölgeleri çok seviyorum. Sembolümüz olan iki dev sütün da bu köklü sevgiden geliyor diyebiliriz. Bu bölgelerde çok fazla çekim yaptım Jaagravii için. Zaten instagramda gördüğünüz modelli dergi çekimleri hariç tüm görseller bana ait. Bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü kimseye bağlı değiliz ve her an yeni bir çekim organize edebiliyoruz. Daha profesyonelce çalışmak istediğimizde ki bu genelde kampanya çekimimiz oluyor, o zamanda çok değerli fotoğrafçı arkadaşlarımın da desteği ile çok güzel işler çıkartabiliyoruz. Bu sezon için hazırlıklarımız henüz bitmedi. Çekim için çok güzel bir konseptimiz var, umarım hayal ettiğim gibi olur. Biraz uğraştıracak gibi duruyor ama eğer istediğimiz gibi olursa gerçekten çok sıra dışı bir çekim olacak.
Hayallerin neler? Kendini ileride nerede ve nasıl bir konumda görüyorsun?
Jaagravii bu yıl resmi olarak 2.senesini doldurdu. Kısa sürede yaşanan birçok zorluğa rağmen geldiği nokta benim hayallerimi her geçen gün büyütüyor ve bunun için gurur ve şükür duyuyorum. Beni geride tutan bazı süreçlerimiz oldu ama şimdi o engellerin hepsinden arınmış vaziyette çok güzel planların ve projelerinde olduğu bir yıla hazırlık yapıyorum. Biraz ipucu vermek gerekirse altın madeni ile yapmaya başladığım tasarımlar var ve buna ek olarak çizimlerinin tamamlanmış, sadece üretimi kalmış olan ayakkabı ve çanta tasarımlarım da mevcut. Bu süreci de başarılı bir şekilde götürebilirsek birkaç parçalık giyim koleksiyonu da 2023’e girmeden çıkarmış olacağımızı tahmin ediyorum. Ve bunun için ne kadar heyecanlı ve kararlı olduğumu size anlatamam.
Dünya çapında çok rastladığımız tasarımcılarla marka iş birlikleri hakkında ne düşünüyorsun? Böyle birleşmeleri moda dünyası için güçlü buluyor musun?
Markaların birbirlerine destek olması bence çok güzel bir şey. Tek başına hareket etmeye çalışmaktansa hayatın her alanında birlikte bir şeyler yapmanın her zaman için daha birleştirici bir etkiye sahip olduğunu düşünmüşümdür. Tabi bunun doğru kişiler ve doğru seçimler ile yapılması her iki tarafa da büyük etkiler sağlayacaktır.
Son olarak vakit kaldıkça kendine özel tasarımlar yapar mısın?
Aslında kendime özel tasarladıklarımla bu yola çıkmış biriyim. Kendim için tasarladığım küpeleri takarken gelen beğeni ve talepler üzerine Jaagravii’yi kurmuş bulundum, o yüzden daha çok vaktim oldukça müşterilerden gelen özel talepleri karşılamaya çalıştığım süreçler yaşıyorum diyebiliriz