Aradığınız Konu ?

TV Digest'in Bu Ayki Konuğu Genç Oyuncu Sinem Kotil

11 Ocak 2024
TV Digest'in Bu Ayki Konuğu Genç Oyuncu Sinem Kotil

Tatlı ve gencecik bir oyuncu var karşımızda. Çalışma hırsıyla başardıklarının yanı sıra şimdilerde çok konuşulan bir projede yer alıyor. Kara dizisinde kendi yaşlarındaki bir anneyi canlandırıyor ve fazlasıyla da beğeni topluyor. Bu işi ilk duyduğundaki heyecanından başlayarak oyunculuğa dair ilk adımlarını attığı zamana gittik birlikte, çok da keyifli oldu Sinem’i tanımak. Yeni bir yıla enerjisi yansıyacak, inanıyoruz.

Seni senden dinlemek her zaman daha keyifli oluyor. Bize Sinem Kotil’den bahseder misin?

1994 yılında İstanbul’da doğdum, burada büyüdüm. Üç kardeşin en küçüğüyüm. Bunun nimetlerinden her zaman faydalandım diyebilirim aslında. Bilirsiniz işte, evin en küçüğü olma lüksü. Her zaman inatçı bir çocuk olmuşumdur. Bu huyum da babama çekmiş sanırım. Küçüklüğümden beri çok güzel bir okul ve arkadaş ortamında vakit geçirdim diyebilirim. Arkadaşlarım benim için her zaman çok önemliydi, çok büyük destekçilerimdi. 7 yaşında tanıyıp, hala en yakınımda olan arkadaşlarım var mesela. Lise dönemim genel anlamda çok parlak geçmese de, o dönem ablamın yönlendirmesiyle bir tiyatro kursuna yazıldım. Ve aslında o klasik ergenlik bunalımından ve boşluğundan kendime bu şekilde tutunacak bir dal bulmuş oldum. Orada kendimden çok farklı yaşlarda, mesleklerde insanlarla iletişim kurma imkanı buldum. 15 yaşında bir lise öğrencisi olarak, 40 yaşında bir doktorla da, üniversitede bir felsefe öğrencisiyle de sohbet edebiliyordum. İşte bu iletişim kanalını açmak beni başka bir yere taşıdı. Lise hayatım okuldan çok bu kursta geçti diyebilirim. Liseden sonra ilk olarak Uluslararası İlişkiler bölümünde okudum, sonra açıkçası böyle bir ömür geçmez diyip konservatuvar sınavlarına girdim ve kazandım.. Çok yoğun, kimi zaman yıpratıcı ama çok güzel bir süreçti. Şu anda hem sahne üstü hem de ekran önünde kariyerimi devam ettiriyorum. Aslında ben içine kapanmaya çok meyilli biri olduğum için bu meslek beni kendimle yüzleştirip, her an uyanık kalmamı sağlıyor. Çok kalabalık ortamlarda çalışıyoruz. Bazen zorlanıyorum ama hayatta kendinizle çatışacak doğru noktalar bulduğunuzda, buradan çok verimli bir şekilde yol alabiliyorsunuz.

Aslında seni Kardeşlerim dizisindeki Elçin karakteri ile tanıdık. Bu rolün seninle buluşma hikayesi nasıl oldu? Nasıl bir süreçten geçtin?

Evet, ilk set deneyimim Elçin karakteriyle oldu. Belli bir audition sürecinden geçtikten sonra role uygun görüldüğüm haberi geldi. Sonrasında hemen çekimleri yaptık zaten. Benim için çok keyifli bir deneyimdi. Aslında benim için çok yeni bir süreç olmasına rağmen bir yandan da sanki çok uzun zamandır yapıyormuşum gibi hissettim. Kolay uyum sağlayabilmem sayesinde genelde çok heyecanlansam da soğuk kanlı kalabiliyorum. Dediğim gibi benim için güzel bir deneyimdi. Bu konuda iyi yapımlarla buluştuğumu düşünüyorum. 

Malum oyunculuk sürekli kendini beslemen gereken bir alan. Bu konuda kendine ne gibi yatırımlar yapıyorsun?

Kesinlikle. Bu mesleğin öğrenme aşaması hiç bitmiyor. Ne zaman yeni bir şeyler okumaya başlasam, mesleğe dair merakım daha çok artıyor. Konservatuvardan sonra oyunculuk üzerine okumalarımı felsefe ve psikoloji ağırlıklı yapmaya başladım. Ve çoğunluğu pandemide geçen bu sürecin beni çok beslediğini düşünüyorum. Üniversitenin başından beri yoga ile uğraşmam beden farkındalığı konusunda da ilerlememi sağladı aslında. Pandemiden sonra bir süre yazarlık dersi aldım, sonra tango kursuna başladım. Audition atölyelerine, kamera önüne dair workshoplara katıldım. İstanbul’da yaşamanın en büyük nimetlerinden olan film ve tiyatro festivallerini çok yakından takip ediyorum. Vaktim oldukça hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışıyorum. Yurt dışından gelen oyunları takip ediyorum. Mesleğe dair kendimi bir çok yönden beslemeye çalışıyorum aslında. Buna çaba gösteriyorum. Her şeyi öğrenmeye açık tutuyorum kendimi. Bir görüşü reddedeceksem bile, onu bilip öğrenip o şekilde reddetmeyi tercih ediyorum.

Oynamayı çok istediğin bir karakter mutlaka vardır. Hangisi? Özellikle şu isimlerle birlikte set te olmayı arzu ediyorum dediğin üç ismi sorsak.

Evet, çok var aslında ama aklıma ilk gelen Moulin Rouge’da Nicole Kidman’ın oynadığı Satine karakteri. Bir müzikalde oynamak her zaman hayalim. Hayal kurmak serbestse eğer, Olivia Colman ile bir gün karşılaşmayı çok isterim. Onun dışında tabii ki Haluk Bilginer ile oynamak nasıl bir duygu çok merak ediyorum.

Yeni başlayan Arak dizisinde flachback’lerde Öykü Karayel’in annesi olarak izliyoruz seni. Genç yaşta bir annenin gençliğini oynamak nasıl bir duygu?

15 yaşından beri tiyatro yaptığım için aslında seneler içinde çok farklı yaşlarda bir çok karakteri oynadım. Daha küçük yaşlardan beri kendimden çok büyük rolleri de oynadım, çok küçük rolleri de. Tiyatroda bunun illüzyonunu sağlamak daha kolay oluyor tabii ki. Ekranda işler daha başka yürüyor. Bambaşka hallere girmeye çok alışkınız aslında. Ama buradaki karakteri kendimden çok da uzak bir yerde tutmuyorum açıkçası. Çünkü aslında yine benim yaşlarımda bir anneyi oynuyorum. Ama bir yandan da Elif Çınar’ı anlamam ve ona yaklaşımım daha kolay gibi dursa da bir anneyi canlandırmak bambaşka bir duygu tabii.. Bambaşka bir bakış açısı. İki küçük çocuğunuzla hayatta bir şeylere göğüs germek oldukça zor..Ama tabii doksanlarda bir karakteri canlandırdığım için de, dönemle alakalı başka bir yaklaşımım oldu. Ve açıkçası kendi dönemimin dışındaki karakterleri canlandırmak her zaman çok heyecanlandırıyor beni. Bu işi ilk duyduğumda da aynı heyecanı yaşadım.

Nasıl gidiyor yeni proje? Set ortamınız nasıl? 

Yeni proje çok güzel gidiyor. Herkes çok büyük bir emekle çalışıyor gerçekten. İşini severek ve iyi yapan insanlarla çalışmak size de çok büyük motivasyon oluyor. Umarım herkesin emeğinin karşılığını aldığı bir proje olacak.  

Başarının tanımını yapar mısın? Kendini ne zaman, hangi durumlarda başarılı hissediyorsun?

Sanırım başarı benim için, hayatta tutku ve heyecan duyduğum şeyleri gerçekleştirebilme lüksüne sahip olabilmek. Sadece bu anlarda bir şeyler başarmış hissediyorum. Ama bu bir çok şey olabilir, zamana göre, yere göre. Bu bazen mesleğime karşı hissettiğim bir şey olabilirken, bazen de arkadaşlarımla güle oynaya muhabbet ettiğim keyifli bir sofra olabiliyor. Hatta bazen kulaklıklarımı takıp yaptığım bir sahil yürüyüşü mesela. Başarı tanımım ilerideki hedefleri görmekten çok, derine inebilmekle bağlantılı sanırım. Mesleğimle alakalı da hep daha nasıl derine inebilirim bununla ilgileniyorum aslında. Ve bu ilgiyi ve merakı hayatım boyunca kaybetmemek benim için en büyük başarı olacaktır sanırım.

İş dışında sosyal anlamda kendini nasıl geliştiriyorsun? En çok neler yapmaktan hoşlanırsın?

”İş dışında” tanımına ben bir türlü alışamıyorum sanırım. Çünkü senin bütün zihnin ve bedenini kullanmana müsait bir mesleği yaptığında her şey buna dahilmiş gibi geliyor. Neyle uğraşsam ne okusam zaten hep bana geri dönüşü oluyor. Ben aslında çok fazla şeyle ilgileniyorum. İlgilenmeyi de seviyorum. Kendimle kaldığımda saatlerce yerimden kalkmadan kitap okumayı, resim yapmayı, yemek yapmayı, hatta bir şeyler kesip biçip mobilya yapmaya kadar uğraşlarımın dur durağı yok. Mesela evde otururken aklıma bir şey geliyor ve kalkıp bunu nasıl hayata geçirebilirim diyip onu çizip etmeye başlıyorum, malzeme topluyorum. Bazen ev savaş alanına dönmüyor değil. Onun dışında arkadaşlarıma sofra hazırlamaktan çok keyif alıyorum. Hayattaki en büyük zevklerimden biri sevdiğim insanlarla oturduğum o sofralar, ettiğim o sohbetler, dinlediğim o hikayeler. İnsanları dinlemekten çok keyif alıyorum, gerçekten çok şey öğreniyorum hepsinden. Hayatın her anına odaklanarak yaşamaya çalışıyorum.

Senin için mutluluk ifade edilebilir bir şey mi? Eğer öyleyse sen nasıl ifade edersin?

Mutluluğun herkes için ifade ediliş biçimi farklı bence, benim için daha kısıtlı anlardan ibaret sanırım. Yani daha süreli, bitmesi muhtemel bir şey gibi görünüyor bana. O yüzden mutlu olmak gibi bir hayal kuruyor muyum emin değilim. Ben daha çok huzura odaklanıyorum sanırım. Daha dingin ve daha uzun süreli bir şeylerin peşindeyim. Anlık mutluluklar herkese iyi gelse de, bunun geçiciliğini kabul etmek büyük bir rahatlık sağlıyor aslında. Yani mutluluk tepede büyük bir başlıksa, altını doldurmadığımız sürece sadece bir başlık olarak kalmaya mahkum oluyor.

Moda, güzellik, beslenme gibi konularda belli ritüellerin var mı? Yakından takip ettiğin insanlar, trendler, bakım tüyoların neler?

Moda konusunda takıntılarım yok ama güzel giyinmeyi her zaman çok sevdim. Renkli ve kostüm benzeri kıyafetlerden çok hoşlanıyorum mesela. Eteklerden, kabarık elbiselerden özellikle. Bazen yanlış zamanda yaşıyorum diye düşünüyorum, keşke tarlatanlı dönem elbiseleriyle dolaşsak heryerde. Beslenme konusunda da sebze ağırlıklı beslendiğim için hiçbir zaman sıkı bir diyet uygulamadım aslında kendime. Zaten genel olarak iyi beslenmeyi seven, gerektiğinde de cipsini çikolatasını yiyen biriyim. Aç kalmaya asla gelemiyorum ama, gerçekten çekilmez bir insan olabiliyorum. En çok rutin sahibi olduğum konu bakım konusu sanırım. Saç ve cilt bakımına çok önem veriyorum. Hani uykudan sürünse bile yüzünü yıkayıp kremini sürmeden yatmayan tipler vardır ya, işte ben onlardanım. Gece yatmadan önceki rutinlerimi gerçekleştirmeden asla rahat uyuyamıyorum. Saçlarım çok gür ve uzun olduğu için bakıma muhtaçlar aslında. Onlara da bir kaç aşamalı bakım yapmayı ihmal etmiyorum. Yoksa, dalgalı saçlı kadınlar beni anlar, bir anda çalı süpürgesine dönebiliyor saçlarınız hiç fark etmeden.

Son olarak 2024’ten en büyük beklentin nedir? Nasıl bir Sinem görmek istiyorsun 2024 yılında?

2024’ten en büyük beklentim, çok uzun zamandır aklımda ve yüreğimde tuttuğum şeyleri hayata geçirmek aslında. Geçirmeye de başladım ve bunun katlanarak devam etmesini diliyorum. 2024’te kendinden emin adımlarla yürüyen bir Sinem görüyorum. 

 

Burak Üçpınar
Editör / Yazar
Diğer Yazıları Gör

Raisa Vanessa x Samsung Galaxy Z Flip5

Touché Marka Kurucusu Cem Öztürk ile Tecrübeleri Üzerine Konuştuk

Bültenimize kayıt olmak
ister misin?

Be Style haberlerini ve gündemini takip et.

Şimdi Kaydol