Aradığınız Konu ?

Haziran Ayı Sayımızda Özge Gürel'i Ağırlıyoruz

06 Haziran 2023
Haziran Ayı Sayımızda Özge Gürel'i Ağırlıyoruz

Özge, ilk projesi olan Kızım Nerede ile girdi hayatımıza. Hepimizin çok da yakından tanıdığı ve takip ettiği bir yüz oldu o günden bu yana. Sonrasında da birçok projeye imza atması, bu imzaları da başarıyla atmış olması fazlasıyla gurur verici. 35 yaşına sığdırdığı oyunculuk kariyeri, ses getiren evlilik süreci, sosyal medyadaki popülerliği, bundan sonraki hedefleri ve hayata dair bakış açısını konuşmak için buluştuk Özgeyle. Suda bambaşka bir stylingle de farklı bir çekime imza attık birlikte. Şahane oldu ve bu enerjiyle girdik Haziran’a, yepyeni bir yaz sezonuna! Siz de hayran kalacaksınız!

RÖPORTAJTUĞÇE ORÇUNUS

FOTOĞRAFELİF DEMİRALP

STYLINGKAYA EFK

SAÇAKIN ÜNAL

MAKYAJEZGİ HALİLBEYOĞLU

DİJİTAL İÇERİK DİREKTÖRÜTUĞÇE ORÇUNUS

DİJİTAL İÇERİK EDİTÖRLERİNAYMAN BATIMOR,

KEZBAN BELET

MENAJER/PRGÜNFER GÜNAYDIN

Çok enteresandır ki ilk oyunculuk deneyimine Kızım Nerede dizisinde başrol olarak başlıyorsun. Bu nasıl bir yolun başlangıcıdır böyle! Gerçekten bravo!

Hayatımda birçok anlamdaki ilkim o iş sayesinde aslında. Girdiğim ilk audition aynı zamanda hayatımda ilk kez bir yapım şirketine girişim Kızım Nerede ile oldu. Bir dönüm noktasıydı o görüşme. Tesadüfen gittiğim bir görüşmeydi, oyunculukla henüz bir bağım yoktu, hiç bilmediğim bir yoldu ama çok da güzel oldu.

Sonrasında da hep şansın yol haritanda seninle beraber olmuş gibi. Neredeyse yer aldığın projelerin hemen hemen hepsi döneminin en iyileri arasındaki yapımlar. Kariyerine başlarken bu kadarını hayal ediyor muydun?

Hayal kuran biri değilim aslında. 10 yıl sonra şöyle hisseden biri olsam ne güzel olur gibi duygu bazında düşünceler geçiyor aklımdan bazen ama hayaller kurup, onlara tutunmanın beni kısıtladığını hissediyorum. Yolda etrafa bakmayı seviyorum, arada yan yollara girmeyi, kaybolmayı, bazen oturup manzarayı izlemeyi. Hayallere ulaşmak için çabalarken yolda çok fazla şeyi kaçırıyoruz gibime geliyor. Ayrıca hayal ettiğime ulaştığımda bazen çok da mutlu etmediğini biliyorum ya da gerçekleşmediğine şükrettiğim hayallerimi çünkü sürekli bir dönüşüm içindeyiz. Hayali kuran ve hayale ulaşan aynı kişi değil. O yüzden hayal değil, başımı döndüren bir yola girmek ve orada devam etmek gibi. Oyunculuk için çok çalışıyorum ama gece yıldızları izlemeyi unutmuyorum.

Yer aldığın projelere değinmek istiyorum. Muhteşem Yüzyıl, Medcezir, Kiraz Mevsimi, Yıldızlar Şahidim, Dolunay, Börü, Muhteşem İkili, Bay Yanlış, Sipahi derken listenin uzunluğunu fark edebiliyoruz. Bu diziler ile yollarınızın kesişme noktasında ortak yön ne sence?

İş seçerken çok fazla kriter oluyor ya da iş sana gelirken… Bu kriterler seninle birlikte değişiyor yıllar içinde. Bu işlerin her şeyden önce ortak noktası, hepsinin senaryosunun o dönem bana iyi hissettirmiş olması, okurken parçası olmayı hayal etmiş olmam. Diğer ortak nokta ise doğru zamanda gelmiş olmaları. Bazen işi seversin zaman doğru olmaz aynı yerde değilsinizdir. Bu işler doğru zamanda bana iyi geldi diyebilirim.

Diziler devam ederken bir yandan sinemada da karşımıza çıkan bir isimsin. O liste de başarılarla dolu. Sinemanın oyuncular için yeri hep ayrıdır genelde, senin için nasıl bir noktada?

Çok seviyorum sinemayı, keşke gerçekten daha çok çekebilsem. Hikayeyi bir nefeste anlatabilme fikri ve hissettirdiği özgürlük beni heyecanlandırıyor. Bir hikayeye başından sonuna bağlanabiliyorsun, karakterin ve çevresinin tüm yolculuğunu biliyorsun ama bilmene rağmen oynarken aradaki farkı da yakalıyorsun, müthiş bir his.

Dijitalde de varsın Özge. Geçen yıl Hayaller ve Hayatlar’da başrol oyuncusu olarak izledik seni. Dijital ile Tv arasında ne tarz farklılıklar yaşadın?

Dijitalin benim için en iyi yanlarından biri, sinemayla ortak bağlantıları olan başından itibaren verdiği netlik duygusu. Ayrıca reytinglerden bağımsız olması, hikayem yarım kalır mı korkusunun olmamasının verdiği kaygısızlık da size yansıyor. Kısacası sadece işe odaklanıyorsun, olması gerektiği gibi. Ayrıca zamanlamayı önden bilmenin ve daha az zorlayıcı çalışma saatlerinin de oyuncu ve ekip üzerindeki işe olumlu etkisi sandığımızdan da fazla.

Yer aldığın projeleri sayarken fark ettim de çok yoğun dönemlerin olmuş. Özellikle pandemi sürecinden geçerken böyle bir yoğunluktan sonra nasıl bir ruh hali içerisine girdin o dönemde, merak ediyoruz. Umutsuzluğa kapıldığın oldu mu?

Pandemi süreci başlamadan hemen önce bir işe başlamak üzereydim, bir süre ertelendi ama sonrasında setteydim. Yani aslında evde oturduğum uzun bir zaman olmadı o dönemde. Ama müthiş bir kaygı hakimdi hayatımda, ailemin sağlığı için çok endişeleniyordum. Eşit şartlara sahip olmayan, zor koşullarda çalışmak zorunda kalan ya da işsiz kalan çok fazla insanımız vardı. Benim çalışıyor olmam ya da sağlıklı olmam sakin kalmam için yeterli değildi aslında. Çok umutsuz ve çaresiz hissettiğim zamanlar oldu ve oluyor da hala.

Artık her şey dijitalde dönüyor. Sen dijital iş birliklerine nasıl bakıyorsun?

Dijital dünyayı keşfetmem biraz zaman aldı aslında çünkü mahremiyet çok önemliydi benim için. Hala da öyle ama durumun bununla çok alakalı olmadığını, kendime göre yorumlayabileceğimi ve bununla eğlenebileceğimi zamanla anladım. Sevdiğim şeyleri, anları ya da sevmediklerimi de insanlarla o an paylaşabilme hali çok keyifliymiş. Ayrıca müthiş bir günlük anı biriktiriyorum aslında. Bazen kendimi poğaça yapan teyze hesabında, bazen kendi hayal kırıklığımı anlatırken buluyorum. Ya da çok sevdiğim bir anıyı arşivlerken. Bununla birlikte gelişen iş birliklerini anlamlı da buluyorum çünkü bazen benim de ihtiyacım oluyor. Bir ürün araştırırken öneriler almak hoşuma gidiyor. Sevdiğim, bana iyi gelen mekan, ürün veya yemek hiç fark etmeden dostlarımla paylaşabiliyorum. Herkes bilsin, faydalansın istiyorum. Bu sevdiğiniz filmi herkese izletmeye çalışmak gibi bir şey ama çok dikkatli ve seçiciyim bu konuda. Bahsettiğim o samimiyeti bozmak istemiyorum, sevdiğim ve inandığım markalarla yürümek dijitalde de önemli benim için.

Instagramda da 6 milyona yakın takipçin var. Seni ve özel hayatını buradan takip etmek mümkün mü? Yoksa tamamen iş odaklı kullandığın bir platform mu orası?

İkisi de değil ve aslında karmaşık bir durum. Kendi alanımı korumaya öncelik veriyorum, bana ait anlarımı saklıyorum ama bazen de içimi açıyorum. Sanırım bu rahatlığı da seviyorum, tamamen içimden geldiği gibi.

Geçen yıl sosyal medyada da çok ses getiren bir evlilik süreci yaşadınız Serkan Çayoğlu ile. Neden İtalya’yı tercih ettiniz?

Düğüne yüklediğimiz anlamla alakalı aslında bütün süreç. Biz zaten mutluyduk ve evlilik sürecine, birlikte yaşayacağımız yeni bir deneyim olarak bakıyorduk. Ailelerimiz mutlu olsun, dostlarımız yanımızda olsun, biz zaten her türlü eğlenirizdi bakış açımız. O yüzden ikimizin de köklerinin olduğu yerlerde bir organizasyon yaptık. İsteme ve söz benim aile evimde, nikah Serkan’ın Almanya’daki kasabasında oldu. İtalya ise ikimizinde çok sevdiği ve bizde anısı olan bir ülkeydi. Üstüne Verona’nın dokusu Villa Rizzardi ile birleşince başka yer düşünmek istemedik.

İki oyuncunun aynı evi paylaşması bir hayli merak konusu oluyor genelde. Özge ve Serkan’ın ev hayatı nasıl?

İki oyuncu gibi değil, aynı mesleği paylaşan iki genç insan gibi yaşadık hep biz bu ilişkiyi. Ev halimizde aslında öyle. Makineden bulaşıkları kim çıkartıcak diye kavga edebiliyoruz ya da bir film üzerine uzun uzun konuşuyoruz. Birbirimizin senaryolarını okuyoruz, işlerini izliyoruz, fikir veriyoruz. Birbirimizi çok rahat eleştirebiliyoruz, bu müthiş bir rahatlık. Kendimize o evde bir dünya kurduk ve orada mutlu olduğumuzu biliyoruz.

Çok yoğun çalıştığın dönemlerin ardından nerelerde ufak molalar vermeyi tercih ediyorsun?

Önceliğim doğduğum ev. Orada hep mutluyum, çocukluk arkadaşlarım ve ailemle. Serkan da çok seviyor, bu büyük bir şans. Her fırsatta orada buluyoruz kendimizi. Kapı önünde komşularım ve ailemle olduğumda o kadar dinlenmiş hissediyorum ki adeta çocukluğuma dönüyorum. Eğer uzun bir moladaysak seyahat ediyoruz; en uzak rotalara, görmediğimiz ülkelere. Her yola çıktığımda, daha çıkarken yenilenmiş hissediyorum kendimi.

Oyunculuk adına her geçen gün kendindeki gelişim için neler yapıyorsun?

Hayatımı farkında olarak yaşıyorum. Tecrübelerimi, hissettiklerimi, bende dokundukları noktaları anlamaya çalışıyorum. Her şeyi deneyimleyemem ya da aynı deneyimin bendeki tepkimesi diğer insanlardan farklı, bunu biliyorum. O yüzden insanların deneyimlerini görmeye ve anlamaya çalışıyorum. Bu da onları duymaktan, görmekten geçiyor ona dikkat ediyorum sadece oyuncu olarak değil insan olarak da. Empati hayatımda hep var. Oyunculuğun gelişimi hayatın gelişimiyle doğru orantılı bence. Onun dışında elbette filmler, kitaplar ve çok iyi hocalar var, hayatımda onlar hep sabit.

Hayata karşı korkuların var mıdır? Yoksa akışta kalarak anı yaşamayı mı tercih edersin?

Korkularım var, ailemin ve sevdiklerimin sağlığı ve mutsuz olmaları en büyük korkum hayatta. Ama kontrolümde olmadığını biliyorum, yaşadım. O yüzden en iyi yaptığım şeyi yapıyorum. Çok seviyorum ve sevdiğimi gösteriyorum. İhtiyaçları olduğunda onlar söylemeden anlıyorum, can kulağıyla dinliyorum insanları. En büyük ihtiyacımız dinlendiğimizi ve anlaşıldığımızı bilmek sanırım.

Fiziğin pek de değişmiyor gibi, formunu koruyabilen oyuncuların listesinde seni de saymak mümkün. Bu konuda ekstra bir çaba sarf ediyor musun?

Baya değişiyor aslında kendi sınırları içinde. Çok keskin değil sadece. Kendime alan açıyorum, spor yapmayı seviyorum ama ne yediğimi düşünmemeyi de seviyorum. Kendime belirlediğim bir sınır var sağlığım için her şeyden önce. O sınıra gelince artık tamam diyor bünyem kendiliğinden ve hemen düzene giriyorum. O dönemlerde de kick boks bana çok iyi geliyor.

Son olarak aldığın ödüllere değinmek istiyorum. En iyi çıkış yapan kadın oyunculuğundan Rüyaların kadın oyuncusuna kadar ödüllerini sıralamak mümkün. Bu gurura ulaşabilmek için gerçekten çok çalışmanın yanında şansın da var olduğuna inanıyor musun?

Hep şanslı biri olduğumu düşündüm. Çok mutluyum her şeyden önce ama bu biraz da bakış açısı. Elbette Pollyanna değilim ama hayatın iyi ve kötü anlardan oluştuğunu biliyorum. Çoğu zaman kötü deneyimlerin o kadar da kötü olmadığını da. Onun dışında çok çalışmak benim rutinim, illa ekranda olmama gerek yok, boş vakitlerimde de çalışıyorum kendimi besliyorum, düşüyorum, kalkıyorum… bunların hepsi gelişim. Güvenli alanımda büyüyemeyeceğimi yıllar önce öğrendim. Büyüme sancılarını da kabul ettim. Elbette sarıldığım güvenli alanlarım hala var ama oraya saklanmıyorum, orada dinleniyorum artık.

Tuğçe Orçunus
Editör / Yazar
Diğer Yazıları Gör

be MAN Magazine Mayıs - Emre Altuğ

BeStyle Magazine Yaz Özel Sayısında Bestemsu Özdemir!

Bültenimize kayıt olmak
ister misin?

Be Style haberlerini ve gündemini takip et.

Şimdi Kaydol