Özlem Çetinkaya & Eğitmen ve Yazar

Farkındalık ve şifa eğitimleri veren dengeli yaşam rehberi, eğitmen ve yazar Özlem Çetinkaya’nın 6. ve yeni kitabı ‘Anne Çiçekleri’ raflarda yerini aldı. Kalemi ve hisleri çok güçlü, şifacı, çok özel ve çok güçlü bir kadın. Yazar olarak kadınlar adına söyleyecekleri gerçekten çok önemli ve yazdıklarıyla yol gösterici bir mentor.
Mesleğinizin üzerine yoğunlaşmadan önce Kadınlar Günü özelinde sormak istediğimiz bazı sorular var. Ülkemizde kadın olmak size ne ifade ediyor?
Ülkemizde kadın olmak fikri bana çok yönlü ayrıştırıcı bir bakış açısının varlığını hatırlatıyor. Her coğrafyanın her iklimin her dönemin kendisine has sosyolojik, ekonomik, psikolojik etkileri var. Ayrıca aynı ülke içinde farklı koşullar altında yaşayan her birey için de farklı. Bu da bana koşulların ne kadar belirleyici olduğunu hatırlatıyor, tek bir cevabın herkes için geçerli olmadığını, olanı gerçekten anlama çabasının ne kadar kıymetli olduğunu. Genel çerçeveden baktığımızda kadın olmak denildiğinde zihnimde beliren ilk ifadeler; alan olmak, kapsayıcılık, sezgisellik, yaratıcılık ve her birimiz doğru ya da yanlış en derindeki ihtiyacımıza göre kadınlığımızı yaşıyoruz. Belki dışarıdan bakıldığında bazıları tarafından kınan, yargılanan ve hatta belki acınası hallerde yaşanabiliyor kadınlık. Burada asıl soru hangi ihtiyacımızı karşılamak için bütün bunları yaşadığımız.
Peki kadın olmanın verdiği his, yaşam enerjinize ve yaşama şeklinize yansıyor mu sizce?
Kadın olmanın verdiği his değil de kadın olmanın getirdiği yaratıcılık ve sezgisellik yaşam enerjime ve yaşama şeklime yansıyor. Elimde olanı görebilme ve değerlendirebilme, azdan çok yapabilme, odağımı içeride olana çevirebilme gibi becerilerin alt yapısını sağlıyor diyebilirim. Ve fakat bu enerjinin de sağa sola savrulmadan kullanılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Duygularla temas edebilme kapasitesinin gücünü duyguların içinde kaybolmak olarak değil de, duyguların içinde kalabilme ve onların neden orada olduklarını anlayabilmek için kullanmak gibi.
Tam olarak yaptığınız meslek nedir? Bir kadın girişimci olarak ne tarz zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Profesyonel olarak yaptığım meslekler; otel işletmeciliği, yazarlık, yazar koçluğu, editörlük ve eğitmenlik. Hormon yoga, yin yoga ve nefes teknikleri eğitimleri veriyorum. Aynı zamanda jaadoo.co isimli bir markam var. Açıkçası mesleğimi yaparken kadın olduğum için bir zorluk yaşadığımı hiç düşünmedim. Önemli olan sınırlarınızı belirlemek, ne istediğinizi doğru anlamak ve kendinizi doğru ifade etmek. Kendimi erkek meslektaşlarımla da hiç kıyaslamadım aslına bakarsanız. Otelciliği aktif ve yoğun olarak yaptığım zamanlarda anne oldum. Bu bana zorluk getirdi mi? Getirdi diyemem, sadece önceliklerimi ve tercihimi değiştirdi ve olanla da halimden memnundum. Başlarken söylediğim gibi kadın ve erkek ayrıştırmaları yapmak bana çok hafif hissettiren bir yer değil.
Aynı mesleği yapan erkeklere göre sizin kadın olarak farklı açıdan bakabildiğinizi düşündüğünüz kısımlar neler?
Otelcilik, koçluk, eğitmenlik her biri insan dair meslekler. İnsanı gözlemlemek, insanı anlamak, insanı dinlemek… Kadındaki alan olma kapasitesi karşındaki kişiyi daha derinden dinleme, ihtiyacını fark etme ve fark etmesine destek olma gibi bir avantaj sunabilir. Merakı daha dinç tutabilir. Bir erkeğin turuncu olarak gördüğü rengin içindeki sarıları, kırmızıları bir kadın daha kolay fark edebilir. Ancak, aslında kalbim diyor ki bütün bunlar kadın ya da erkek cinsiyetinde olmaktan çok insanın kendi içindeki bütünlüğü ile ilgili. Bireysel bütünlüğümüzü kazanmak kadın ve erkek olmaktan çok daha yapıcı, geliştirici ve aydınlatıcı bir yer kanaatindeyim.
Dünya çapında kutlanan kadınlar gününün ülkemizde de yeterli ilgiyi gördüğünü, önemsendiğini düşünüyor musunuz?
Sevgililer günü, kadınlar günü, anneler günü gibi günlere neden ihtiyaç duyduğumuz sorusu canlanıyor zihnimde. İnsanlık günü olsa mesela… Dünya insanlık günü…
Doğru anlayışın insanın zihinsel gelişiminde ne denli önemli olduğunu idrak ettikçe bu sorular daha çok oluşur oldu zihnimde. Doğru anlayıştan uzak bir kadınlar günü ya da erkekler günü kavramlarının birlikten çok ikiliğe, kutupluluğa hizmet edebileceğini düşünüyorum.
Eski zamanlara göre şimdiki nesilde kadınların istedikleri meslekleri yapabilme özgürlüğünün olduğunu düşünüyor musunuz?
Elbette koşullar değiştikçe bir takım özgürlük alanları da beraberinde geliyor. Bir kadının istediği mesleği yapması denildiğinde zihnimde canlanan soru; Ben bu mesleği neden yapmak istiyorum? Bunun bana katkısının ne olacağını düşünüyorum? Bunun bana vaadi ne? Bu meslek bana gerçekten vaat ettiği şeyi sağlayacak mı? Ve ben bunun sorumluluğunu almaya hazır mıyım? Bedellerini ödemeye hazır mıyım? Değerlerimi ve önceliklerimi belirleyebiliyor muyum? Ve bu değerler ve öncelikler gerçekten, tamamen bana mı ait? Bu soruların cevaplarını verdikten sonra kadın ya da erkeğin mesleğini yapmakta çok daha özgür olacağını düşünüyorum.
‘Beni ben yapan başlıca özelliklerim’ diyebileceğiniz 3 başlık nedir?
Meraklı olmak, gözlemlemek, her an her şeyin değişebilir olduğuna açık olmak…